Ay ışığında mısır biçen adam, bu emek sana adanmıştır. Heybetin kök salmış tutmuş dağları ve yüzün toprak...Ellerinde ötelerin rayihası...  

Karadeniz'in sarp yamaçlarında seninle başlar "mısır"ın hikâyesi. Yağmuru bol, bereketi gani, bire bin veren mahsul çalışkan bileğinde bekler hasadı. Güz yeli çoktan kurutmuş, kocatmıştır yaz sıcağında kavrulan koçanların dalga dalga saçlarını. Adam evmektedir, vakit "darı ayı", "kara kış" gelmeden ürün kalkmalı, sofraya katık, katığa bereket, yarına varlık katmalı.

Avrupalıların Türk buğdayı diye isimlendirdiği mısırı, buğday kadar aziz tutulduğu geçmiş zamanlara hürmetle yeniden hayatımıza karmak, gelecek nesillere sorumluluğumuz bağlamında sürdürülebilirlikle ilgili somut adımlar atmak, doğal kaynakları etkin hale getirerek atık üretmeyen bir yaşam modeliyle  ülkemizde ve tüm dünyada öncü olmak amacıyla mısır koçanı yapraklarından ördüğümüz paspas, ileri dönüşüm misyonumuzun en kıymetli parçasıdır.

Enstitümüz el sanatları atölyesinde kurutulan her bir yaprağın yıkanıp tekrar yumuşatılması, liflere ayrılmasının ardından saç örgü tekniğiyle oluşturulan bitkisel iplerin çuvaldız ve rafya ipiyle dikilerek modelin tasarlanmasıyla bir ay zarfında tamamlanan paspas; asırlar boyunca sahip olduğu her nesneyi emanet ,her canı kıymet bilen bu kültürün sabır, emek ve zevkle İlmek ilmek örülmesidir.